Batmanlı hacılar duygularını anlattı
Duygularını paylaşan Batmanlı hacılar, veda tevafı yaptıktan sonra bir insanın her şeyden çok sevdiği bir şeyden ayrılmasının verdiği acı ile kutsal topraklardan ayrıldıklarını ifade ettiler.
03-10-2016
Okunma: 1336
Mukaddes topraklara giden Batmanlı hacılar, duygularını paylaştı. Hac duygularını, 'Anlatmak mümkün değil, yaşamak gerekir' diye ifade eden hacılar, her yanı Peygamber ve sahabelerinin izini taşıyan beldelerden ayrılırken her şeylerini kaybetmiş gibi hissettiklerini söylediler.
Her yanında Peygamber ve sahabelerinin eserlerini barındıran ve gidenin tekrar gitmek istediği mukaddes beldelerdeki manevi atmosferi soluyanlar, o duyguları sürekli yaşamak isterler. Mukaddes topraklarda hac farizasını yerine getiren hacılar, orada bulundukları sürece yaşadıkları duyguları İLKHA’ya anlattılar.
“Haccı anlatmak mümkün değil, yaşamak ve görmek lazım”
Genç yaşta hacca giden Burak Demir, haccın İslam’ın 5 farzından bir tanesi olduğunu belirterek, “Allah’u Teâlâ malı olan kimseye haccı farz kılmıştır. Kelime-i şahadet, namaz, oruç tutmak gibi hacda Müslümanlara farz kılınmıştır. Bizlere bu şerefi nail eyleyen Allah’a hamdolsun. Haccı anlatmak mümkün değil, gidip orada yaşamak ve görmek lazım. Kelimeler oradaki güzelliği, maneviyatı anlatmaya kifayetsiz kalıyor. Allah’a hamdolsun bizlere bu fırsatı verdi ve bizde bunu yerine getirmeye çalıştık.” dedi.
“Orada, insan bulunduğu evden bile daha güvende kendini hissediyor”
Kâbe’nin Allah’ın mucizelerinin açık bir şekilde görüldü bir ortam olduğunu söyleyen Demir, “Kâbe’yi oturup izlemenin verdiği tadı anlatamam. O duyguyu, orada yaşadıklarımı burada kelimelerle anlatmak mümkün değil. Orada boş durup Kâbe’yi izlediği vakit bile insan kendinde olmuyor, adeta bu dünyadan bütün sıkıntısı, stresi, endişesi üzerinden kalkıyor. Orada, insan kendi bulunduğu evden bile daha güvende kendini hissediyor. Orada insanda bir korku yoktur. Kâbe’de zemzem suyunun mucizesini gördük.” diye konuştu.
“Gençlere tavsiyem oraya gitmenin yollarını bulun”
Allah’u Teâlâ’nın 21 yaşında kendisine haccı olmayı nasip ettiğini vurgulayan Demir, kendisi gibi genç Müslümanlara da bir an önce hacca gitmeyi tavsiye etti.
Demir, şöyle dedi: “Toplumda ‘Yaşlanırken gidilir’ diye bir algı var. Hâlbuki bu hiçte öyle değildir. Gördüğüm kadarıyla gençken oradan alınacak lezzet hiçbir yaşta alınmıyor. Gençken Sevr, Hira mağaralarına çıkabiliyorsun. Bir de siyere bakılırsa, orada Peygamberimizin çektiği sıkıntıları gözlerinin önüne getiriyorsun ve sanki o anları tekrardan yaşıyorsun. Yaşlılar bazı yerlere giremiyordu, bizim kadar gidip gelemiyordu. Gençlere tavsiyem; oraya gitmenin yollarını bulun. Gençken oralar daha güzeldir, çok daha lezzeti yüksektir. Bundan sonraki hayatı da çok güzel etkiliyor. Orada Allah’ın büyüklüğünü, rahmetini, mucizelerini daha açık görebiliyorsun. Kutsal toprakların kokusunu alan bir daha oradan kopamıyor. İnşallah Allah bir kez daha bizlere nasip eder.”
“Bir ananın yavrusundan ayrılması neyse Kâbe’den de ayrılmak odur”
Abdurrahim Zengin, “Rabbim kısmet etti, yeryüzündeki bir buçuk milyar İslam aleminden bu sene hacca gidecek kardeşler içinde bizde vardık. Daha önce umreye gitmiş olmamıza rağmen haccı yaşamak, insanlık tarihinin yaşadığı yerden insanlık tarihinin son rehberinin yaşadığı memleketi ziyaret etmek, mahşer gününün provasını yapmak ancak yaşanılacak bir duygudur. Bunu kelimelerle ifade etmek mümkün değildir.” ifadelerini kullandı.
Kâbe’yi ilk gördüğünde çölde susamış bir insanın su bulması gibi bir sevinç yaşadıklarını dile getiren Zengin, şunları söyledi: “Hz. İsmail’in zemzem ile karşılaşmasını yaşadık. Hz. Hacer’in çocuğunun kurtulma sevincini Kâbe’yi görünce yaşadık. Arafat Dağı’nda Hz. Adem ile Hz. Havva’nın buluşma heyecanını yaşadık. Rabbimin bütün ümmete seçkin olarak kıldığı bir yerde yaşamanın zevki hiçbir şekilde kelimelerle anlatılmaz, onu ancak yaşamak lazım. Bütün Müslüman kardeşlerimden bir an önce gitmelerini tavsiye ediyorum. Mümkünse genç yaşta gidilsin. Çünkü genç yaşta hacda alınan zevk başka bir yaşta alınmaz. Orada ümmetin yaşadığı zulümleri de Rabbimize bildirdik. Bir ananın yavrusundan ayrılması neyse, bir insanın her şeyden çok sevdiğinden ayrılmasının verdiği acı neyse biz o acıyı yaşadık. Hem Medine’de Resulullah'tan (sav) ayrılırken hem de Mekke’de Kabe’den ayrılırken aynı acıları hissediyorduk. Rabbim inşallah bir daha nasip eder.
Makaleler
Hava Durumu